13 Eylül 2015 Pazar

Haftanın Seferi - Hadi kalkın Split' e gidiyoruz !



Aslında bu kenti tanımam, eski zamanlara dayanıyor. Eski iş yerimde çalışırken, gemilerinin sık uğradığı, kağıtlarda, yazışmalarda devamlı adı geçen, yoğunluktan bakamadığım ama hep aklımın bir köşesinde olan ve sürekli dikkatimi çekmeyi başaran şirin bir kasaba Split. Kasaba diyorsam, yanlış anlaşılmasın, kendisi Hırvatistan'ın ikinci büyük kenti. Bu kasaba görünümlü kent, Doğu Avrupa'nın ithalat, ihracatıyla yakından ilgili Adriyatik denizine açılan bir liman kenti ama bana kalırsa, gezmeye ve birçok şey keşfetmeye değer nitelikte bir yer. Baba gibi 1700 yıllık tarihi ile koskocaman dikiliyor önünüze ve sevimli sahil şeridi ile yan yan çakıyor selamını. Selam almak için atlayıp gitmek hem kısa, hem ucuz, hemde zahmetsiz, yani vize yok ! Sanırım en güzel haber bu.
O yüzden hadi kalkın Split' e gidiyoruz.





Romalı imparator Diocletian, dur Roma bana dar geldi, birde uzanayım şu Hırvatistan'da neler varmış diye; tası tarağı toplayıp Hırvatistan'ı keşfe çıkmış, Split' i çok beğenince, arkadaşlar yapın bakalım buraya adıma yakışır bir saray diye savurmuş emrini ve adına yakışır olması bir tarafa, birebir kendi adında olan Diocletian sarayını yaptırmış. Son yıllarını da orada, denize karşı pelerinlerini savura savura geçirmiş. Saray şu an da tabii bizimki gibi milyon odalı, şaşalı, "görgülü" bir saray değil ve tabi ki Hülya Avşar'ın "evine" su bile dökemez ama halen dünyada sayılı antik yerleşim yerlerinden biri olarak gösterilmekte. Neyse efendim, sarayımızı da gördük, gezdik, Diocletian amcamızın kafa heykeline yanak uzatıp fotoğraf da çektirdiysek, tarihi geriye atıp, vuralım sahile doğru yavaş yavaş.




En güzel yerler; bir çok ev yapımı yiyeceğin, içeceğin, çiçeğin, sebzenin, meyvenin olduğu, şehrin içinde kurulan küçük pazarlar. Çeşit çeşit çiçeklerin toplanıp, karışık buketler halinde tezgahları süslemesi ise en haz verici görüntülerden. Hırvatlarında bizim gibi pazar gelenekleri mevcut, özellikle sadece çiçekler için ayrı bölümlerin yapılmış olması, bu pazarları daha da ayrıcalıklı kılıyor. Yaşlı teyzeden güzel bir buket alıp, diğer tezgahları dolaşmaya devam ediyoruz. Ev yapımı Hırvat rakılarını görüp, denemek isteyenlerin tadabileceği, ben içmedim ama gayet efe bir rakı olduğunu belirtenleri, gündüz vakti bu cesaretlerinden dolayı kutlayıp, sırtlarına bir aferin fiskesi indirdikten sonra yürüyüşe devam ediyoruz.




Minicik, dar, ara sokaklarda kurulmuş ufak publar ve önlerinde sizi içeri buyur eden iri insanlar olunca, boy komplesine girip, uzaklaşmak istesem de, çok şirin bir pub a denk gelip, içeri buyuruyoruz. Birçok çeşit sandviç ve mis kokulu kahvelerden hangisini seçeceğiz diye düşünürken, balıklı olanı tavsiye ediliyor ve gerçekten de müthiş olan bu sandviçi afiyetle mideye indiriyoruz. Sahil şeridinde bulunan cafe ve restoranlarda da çeşitli deniz ürünü tatmak güzel olacaktır ama ben bizim buraların, kokulu, salaş balık-ekmeğini her zaman tercih ediyor olacağım.
İri insanlar demişken, gerçekten Doğu Avrupa' da bir iri insan kolonisi yaşıyor bence, özellikle iriyim ben ve hatta güzelim de diye barım barım bağıran erkekler ve kadınlar mevcut. Yahu arkadaşım nasıl bir gendir, nasıl bir bünyedir, nasıl bir fit olmaktır, ben anlamadım. Moda dergisi editörü olsam, fotoğraf çekimi için mutlaka Split'i değerlendirirdim. Herkes manken ayarı, herkes fotoğraflık, yani büyük bir kompleks unsuru. Erkekler de hemen sevinmesin, oh kadınlar da iyiymiş diye, hiç öyle sizden kalır yanları yok, damarı atarsa, en Osmanlısından basar tokadı geçer valla, tatile gidiyorum derken aile faciası çıkarmayın başınıza.

Turizm anlayışı pek gelişmiş değil yani bizde ki gibi, sizi Çin restoranına oturtmak için elinde menüyle sokağa fırlamış garson konsepti yok ama meydanda ucuz oda kiralamaya çalışan gençler var, değerlendirilebilir ama booking.com her zaman ilk bakacağınız yer olsun. Bolca turist var ve akşamüzeri sahil şeridinde bir cafe de oturabilmek için beklemek zorunda kalabilirsiniz. Olsun manzara o kadar büyülü ki, ruhunuz dinlenip, size hadi bekle azıcık daha ne olacak canım, ne güzel dinleniyoruz işte diye fısıldayabilir.




Split' de dahil olmak üzere, Hırvatistan ucuz bir ülke. Yeme-içme, alışveriş için ideal. Ev bile alınabilir bence. Hem bize yakın, hem Avrupa'da birçok yere. Valla bende, Diocletian amca gibi yaptıracağım adıma yakışır bir yazlık, salacağım saçlarımı rüzgara karşı, Superman endamıyla püfür püfür eseceğim Adriyatik'e doğru.Öngörülen 9 günlük bayram tatilinde değerlendirebilirsiniz.










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder